TÜRKİYEDE DİNİ HAYAT

TÜRKİYEDE DİNİ HAYAT 


Mükerrem Cahide Saraoğlu (Zafer Bilim ve Araştırma Dergisi-Mayıs 2015)


Hani Tolstoy diyor ya; “Nasıl kafa sayısı kadar düşünce varsa, kalp sayısı kadar da sevgi çeşidi vardır”. Öyle de Diyanet İşleri Başkanlığının geçen yıl açıkladığı “Türkiye’de Dini Hayat” konulu araştırmaya göz attığınızda “acaba insan sayısı kadar iman çeşidi de mi var” diye düşünmeden edemiyorsunuz.
Türkiye’nin tamamına yayılarak yapılan araştırma, ciddi ve nitelikli bir alan çalışması özelliği taşıyor. Araştırma temel dini esasların yanında, trafikte hak ihlalinden, kurşun döktürmeye; çevre duyarlılığından, ekran dindarlığına kadar pek çok alanda ilginç veriler içeriyor.
DİNDARLIK ALGIMIZ
Araştırmaya katılanların % 19.4’ü kendisini “oldukça dindar” olarak nitelerken, “dindarım” diyenlerin oranı % 68.1. “ne dindarım ne değilim” oranı % 10.2 iken, “dindar değilim” diyenler % 1’de kalıyor. “hiç dindar değili” oranı ise % 0.3. Bu sonuçlardan “Türkiye dindarlaşıyor mu” kaygısı çıkararanlar da olabilir elbet ama dindarlık kriterlerine ve diğer verilerin dindarlık ölçütüyle değerlendirilmesine baktığımızda çıkan tablo da üzerinde düşünmeye değer.
Dindarlığın en önemli kriteri “iman edip ibadetlerini eksiksiz yerine getirmek ve İslam ahlakına uygun yaşamak” % 50.7, “Allaha inanıp kalbi temiz tutmak” % 37.2, “mübarek gün ve gecelerde ibadet etmek” %7.9, “ezan, kuran, cami vb dini simgelere saygılı olmak” %0.8, “mevlüt okutmak, lokma, helva, aşure dağıtmak” %0.4 çıkıyor.
“Dindarım” diyenlerin % 41.3’ü vakit namazlarını “her zaman” kıldığını belirtirken, % 14.9’luk bir “hiçbir zaman” kılmayan “dindar” kesimin oluşu, İslamın en temel ibadetini dışarıda bırakan bir dindarlık anlayışının da toplumda azımsanamayacak oranda yer edebildiğini gösteriyor.
Aslında verilere bakarak dindarlığın insanın arzuladığı, olmak istediği, toplumun sıcak baktığı bir sıfat olduğu sonucuna da varabiliriz.
İMAN ESASLARI
Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı bu araştırmanın medya tarafından kamuoyuna ilk sunuluşu “Türkiye’nin % 99’unun Müslüman olduğu kanıtlandı” mealindeki haberlerle olmuştu. Araştırmadan çıkan sonuca göre İslam dinine mensup oranı %99.2. Benim en çok dikkatimi çeken, bu rakamın altı iman esasıyla ilgili verilerle örtüşmemesiydi. Belki de hayattaki en birinci meselenin “iman hizmeti” olması gerektiği meselesi bu rakamlarla ortaya çıkmış oluyor. Zira İmanın eksik ya da yanlış olduğu noktada, ibadetlerin kişiyi nereye kadar götürebileceği meçhul. Verilere dönersek, İslam dinine mensup % 99.2’nin % 98.7’si “Allahın gerçekten var ve bir olduğuna inanıyor ve bundan hiçbir şüphe duymuyor. Aradaki rakam küçük de olsa “Allaha inanmayan” bir Müslüman olgusu oldukça ilginç. “Melek, cin ve şeytan”ın varlığında oran biraz daha da düşüyor, % 95.3. Yani % 3.9’luk melek ve şeytana inanmayan Müslüman var. (cin’in soruya dahil edilmesi kafaları karıştırmış da olabilir). % 99.2’lik Müslüman kesimin ancak % 96.5’i “Kuran’da anlatılanların hepsinin doğru ve tüm zamanlarda geçerli” olduğuna inanıyor. Burada da 2.7’lik bir fire var ki, ilginç. Peygamberlere imanda oran %97.7 iken, ahiret inancında oran yine düşüyor ve kendini İslam dinine mensup olarak gören %99.2’lik kesimin % 96.2’si ahirete inanıyor. % 3’lük ahirete inanmayan Müslüman var!
Özetle rakamlar zamanın “iman kurtarmak zamanı” olduğunu ispatlıyor. Ki bu ele aldığımız veriler, sadece temel iman esaslarıyla ilgili rakamları içeriyor. Günümüz insanının imanını tehlikeye düşürecek pek çok tali mesele de bir problem olarak önümüzde duruyor.
İBADET HAYATIMIZ
Beş temel ibadetten yola çıkarak kısa bir değerlendirme yapmak gerekirse de, Türkiye’de vakit namazlarını “her zaman” kılma oranı % 42.5, “çoğunlukla” diyenler ise %12.9. Bu durumda toplumun yarısı “beş vakit” namaz kılıyor gözüküyor. Kadınlar erkeklere oranla daha fazla namaza devam ediyor. Namaz kılma oranı kentten köye gidildikçe ve yaş ilerledikçe artarken, eğitim düzeyi yükseldikçe azalıyor. Ülkenin batısından doğusuna doğru namaz kılma oranı artıyor. En çok namaza devam eden bölgemiz ise Güneydoğu Anadolu bölgesi.
Beş temel ibadet hususunda yüksek oranıyla başı çeken ise oruç ibadeti. “Sağlığım elverdiği sürece Ramazan ayında oruç tutarım” diyenler %83.4. “Arasıra tutanlar” da % 6.1’lik orana sahip. Oruç zor bir ibadetken, bu yüksek oran düşündürücü. Orucun toplumda benimsenmesinde, belki de tüm hayata yayılmaması, teşbihte hata olmasın sezonluk, gelip geçen bir ibadet oluşu etkili olabilir. Ramazanda Yaradana karşı sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışırız ve bunun bizi bir yıl boyunca idare ettiğini düşünebiliriz. Toplumu saran Ramazan havasının etkisinden, manevi birliktelikten, oruç tutmak ağır gelmeyebilir. Şu da var ki, Ramazanın ilk birkaç günü % 83’lük oranda oruç tutan oranı gerçeği yansıtabilir ama ileriki günlerde, hatta sonuna doğru oldukça düştüğü, iftar vakti caddelerin hareketinden bile gözlemlenebiliyor.
Toplumumuzda “maddi durumu iyi olduğunda zekat verenlerin” oranı % 71.9. Hacca gidenler % 6.6 iken, imkanı olursa gitmek isteyenler % 84.9.
Araştırmanın dini bilgi kısmında çıkan bazı ilginç sonuçlar da var. Toplumun %8.9’u “az olmak kaydıyla yalan söylenebileceğini”, % 6.4’ü “sarhoş olmayacak kadar içki içmenin günah olmadığını” düşünüyor. “Borç almaktansa az faizli kredi çekmeyi” tercih edenlerse %21.3. İlginçtir ki, “günümüz şartları dikkate alınarak helal ve haramlar yeniden gözden geçirilebilir” diyen % 46’lık da bir oran var.
Genel olarak bakıldığında inanç ve dini bilgi noktalarında problemli alanların varlığı bir gerçek. Belki de inançlarımızı sağlam kaynaklara dayandırma konusunda yeterli çabaya sahip değiliz ve toplumumuzun bir bölümü bilgi kirliliğinin etkisinde hak olanı bulmakta zorlanıyor. Ve bazen de doğru olana ulaşsak bile, inandığımız gibi yaşayamadığımızda, yaşadığımız gibi inanmaya başlamamız söz konusu oluyor
Ayrıca araştırmanın gerek temel ibadetler, gerekse ahlaki niteliklerle ilgili verilerine bakıldığında, çıkan sonuçlarla, görünen hayatın uyuşmayan yönleri olduğu; araştırmanın “olanı” yansıtmaktan ziyade, “olunmak istenileni” yansıttığı kanısına da varılabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÇIKMAZ SOKAKLAR

GÜLERYÜZLÜ İNSANLARIN ÜLKESİ ENDONEZYA

YUZYILLARDIR ZIKREDEN SARAY: ELHAMRA